Çiftlerin, evliliklerin ilk yıllarında baş etmekte zorlandıkları uyum zorlukları hissetmeleri ve gelecekteki birliktelikleri ile ilgili kaygı duymaları olası.
Psikolog Gülenbaht Şentürk bu zorlukları aşmak için yapılması gerekenleri açıklıyor.
Günümüzde evlilik ile ilgili kararların alınmasının, eskiye oranla daha enli boylu düşünülerek ve bireysel beklentilere daha büyük bir öncelik tanınarak gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Kişiler, eş seçerken, evlilik zamanlamasını yaparken ve evliliklerinin maddi, sosyal ve diğer yapısal düzeneklerini belirlerken, önceki nesillere kıyasla daha fazla planlama yapıyorlar.
Ailelere yakın mı oturulacak? Evet ise kimin ailesine? Eşlerden ikisi de çalışacak mı? Gelir ve gider nasıl paylaşılacak? Evlendikten sonra nasıl bir sosyal ortam düzenlemesi yapılacak? Çiftler birbirlerinden ayrı olarak hangi faaliyetleri gerçekleştirecekler? Boş zaman aktiviteleri neler olacak ve nasıl planlanacak? Çocuk sahibi olunacak mı? Evetse, ne zaman çocuk planlanacak? Bundan önce hangi hedefler gerçekleştirilecek? Örneğin çocuktan önce birlikte daha çok zaman geçirme, maceralı tatil programlarını tamamlama, belli maddi koşullara ulaşma gibi konular genellikle çiftlerin ailedeki diğer kişilerin etkisinde olmadan uzlaştıkları durumlardır.
Bütün bu saydığım incelikli konular listesi oldukça uzayabilir, bazen yeni evlenecek çiftlerin akla hayale gelmeyecek konularda planlama yapmaya çalıştıkları görülür. Genellikle kendi anne babalarının düştükleri yanlışlara düşmeme, onların ve çevrelerinde gözlemledikleri diğer ilişkilerde olduğu gibi olumsuz ilişki kalıplarını edinmeme ya da tam tersi zaten oldukça beğendikleri bir ilişkinin belli niteliklerine sahip olma gibi bir amaç güdülüyor olabilir. Çoğu zaman çiftler kesin evlenme ya da birlikte yaşama kararı almadan önce ilişkilerini farklı farklı ortamlarda sınarlar ve değişik durumlarda nasıl hissettiklerine, farklı zorluklarda birbirlerine karşı nasıl tavırlar takındıklarına bakar ve bir tür evlilik provası yaparlar.
Bütün bu incelikli hesaplara rağmen yine de çiftlerin evliliklerin ilk yıllarında baş etmekte zorlandıkları uyum zorlukları hissetmeleri ve gelecekteki birliktelikleri ile ilgili kaygı duymaları olasıdır. Çünkü evlilik durumu, birlikte yaşamanın ve ortak bazı aidiyetler edinmenin ötesinde bir çift olma durumudur. Çift olma durumu, insanların bebeklikten itibaren en güçlü güdülenmelerinden biri olmakla birlikte en zorlu ilişki biçimidir. Çift ilişkisi kurulduğunda, kişilerin bireysel niteliklerinden ayrı olarak ilişkinin kendine has dinamikleri oluşmaya başlar ve bu dinamikler çoğu zaman partnerlerin öngördüğünden farklı karakterleri içerir.
Evliliklerinin ilk yıllarında uyum zorlukları hisseden çiftler terapiye başvurduklarında, bir çift olmanın getirdiği ilişki dinamiklerinin oluşum aşamasında oldukları için daha avantajlı sayılabilirler. Henüz birikimler yaşanmadan sorun olarak hissedilen durumların anlaşılması ve başka bir düzeyde yeniden ele alınmaları ortadaki bulanıklığın berraklaşmasını sağlar. Eşlerin birbirinin duygusal durumlarını anlayabilmelerine, öfke gibi olumsuz olarak nitelendirilen duygulanımların altındaki kaygı gibi başka duygulanımların da yatabileceğinin farkına varmalarına, birbirlerine ve kendilerine başka aynalardan da bakabilmelerine yardımcı olur.