İLİŞKİLER

Aldatmayanın erkeğe Ağır Suçlama

Kadın erkek ilişkilerini bitme noktasına getiren , yuvaların yıkılmasına yol açan aldatma  bir hastalık mı? İnsanlar neden partnerlerini aldatır? En çok kimler aldatır? Aldatmak sadece cinsellikten ibaret mi?

Sizin için tüm cevaplar haberimiizn detayında ;Aldatma ve aldatılma psikolojisi hakkında merak edilenleri HABERTURK.COM sordu, Uzm. Psk. Serkan Elçi, yanıtladı. İşte o röportajın detayları…

BAĞLANMA SORUNU OLANLAR ALDATMAYA DAHA MEYİLLİ

Bir kişi partnerini neden aldatır? Sizce aldatmak bir hastalık mı?

Aldatmak bir ilişki içerisinde temelde çiftin duygusal olarak uzaklaşması, arkadaşlık ve şefkat sunan birinin eksilmesinden kaynaklıdır. Bazen cinsel açıdan tatminkar olmayan ya da çiftlerin cinsel beklentilerinin farklı olmasından kaynaklı aldatmalara da rastlamaktayız. Duygusal mesafeyi buz, cinsel beklentileri de ateş olarak varsayarsak, bazen buz bazen ateş yüzünden aldatmanın yaşandığını düşünebiliriz.

Bütün aldatmaların bir hastalık olarak adlandırılması mümkün değil. Fakat bağlanma sorunu yaşayan bireylerin aldatmaya daha yatkın olduğunu söyleyebiliriz. Bağlanma sorunları çocuk yaştan başlayan, zaman zaman ailenin terk edeceğine dair korkularla ortaya çıkabilir. Bir kişiye bağlı kalarak hayata devam etmek, terk edildiğinde (ölüm de dahil) ciddi yıkıntı yaşamamak adına zihin kendisini koruma altına alma gereği duyar. Bu açıdan bakarsak psikolojik bir sorun olarak adlandırabiliriz.

Peki, ilişkilerde en çok kadın mı yoksa erkek mi aldatıyor?

Toplumsal olarak da erkeklere yüklenmiş olan bir yapı söz konusu. ‘Erkeğin elinin kiridir, erkek adam yapar’ gibi söylemler ataerkil bir yapının getirisidir. Erkeklerin kendi arasında sayısal bir üstünlük kurma çabası da mevcuttur ‘gecede şu kadar kişiyle birlikte oldum, aynı anda şu kadar birlikteliğim var’ gibi sözler de sık duyulanlardandır.

‘Erkek daha fazla aldatma potansiyeline sahiptir’ denilemez fakat erkeğin toplumsal olarak bunu dile getirmesi daha rahat olarak görülür. Biyolojik olarak bakılırsa cinsiyetler arası fark bulunmaz. Toplumda çoğu kadının cinselliğin bir ihtiyaç olarak düşünmediğini gözlemliyoruz, ‘kadın çocuk yapar, doğurgandır, çocuğa bakar’ düşünceleriyle bu dürtüleri ötelediklerini görüyoruz. İletişim çağında bulunduğumuz bugünlerde daha rahat bir şekilde tanımadığımız kişilerle iletişime geçebilmemizden kaynaklı aldatmaların arttığını söyleyebiliriz. Sanal dünyada, gerçek ilişkiden daha rahat iletişime geçilebildiği için, dünyada olup bitene, diğer ülkelerin aldatmaya dair bakış açılarının görülmesi ile toplumumuzda da düşünce içeriği değişmeye başlamıştır. Bazı kesim bunu batılaşma, bazı kesim bunu yozlaşma olarak adlandırmakta. Adı ne olursa olsun çiftlerin birbirine karşı sadakatsizlik yaşadığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu yüzden de kadın ve erkek arasında aldatmaya dair bir fark var diyemeyiz, sonuçta erkeğin aldattığı kişi de bir kadın ya da tam aksi söylenebilir, ortak olan kişi yine aldatılanın cinsiyetindendir.

SUÇLULUK DUYGUSU OLDUKÇA YAYGIN!

Aldatan kişilerde ‘suçluluk duygusu’ oluyor mu?

Aldatanların çoğunda suçluluk duygusu görmekteyiz. Bu da ilişkinin devamını getirmek isteyenlerde çoğunlukla oluşan bir duygudur. Bu duygu ile ilişkide daha verici, daha ılıman ve sorun olabilecek şeylerin sorun değilmişçesine davranmalara neden olabilir. Yani ilişkinin paterninde değişimler başlar. Bu durumda ‘seconder kazanç’ dediğimiz, bir sorunun içerisinde kazanım çıkarmak anlamında oluşum başlayabilir. Yani aldatılan kişinin beklentileri artık karşılanmaya başlar ve affetme içsel olarak olsa da dile gelmekte zorlanır, çünkü eş değişecek, yine eskisi gibi olacak gibi bir algı ortaya çıkabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir