Toplumun hemen hemen her kesiminde ve neredeyse her meslek grubunda görülebilen ”Tükenmişlik Sendromu” çağımızın görünmez salgın hastalıklarından biri haline geldi. Günlük konuşma dilimizde oldukça sık kullandığımız ”Tükenmişlik Sendromu” aslında psikoloji literatürüne 1970’lerde girmiş bir konu. Genel tanımı itibariyle bu kavram; ”İş gereği yoğun duygusal taleplere maruz kalan ve sürekli diğer insanlarla yüz yüze çalışmak durumunda olan kişilerde görülen, fiziksel bitkinlik, uzun süreli yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının; yapılan işe, hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlara yansıması ile oluşan bir sendrom” olarak açıklanabilir.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr Berfu Akbaş, günümüz dünyasının, insan olarak performans sınırlarını iyiden iyiye zorlar hale geldiğini belirterek, bu durumu şu örnekle açıkladı: ”Mesai saatlerinin belirsizliği , aşırı rekabetçi çalışma koşulları, öğrencilik yıllarında başlayan maratonun bir türlü sonuna gelinemediğini hissetmek her bireyde değişik düzeylerde stres reaksiyonlarına sebep olabiliyor” dedi.
Tükenmişlik sendromunun evreleri
1 – Şevk ve Coşku Evresi: Meslekteki beklentiler çok yüksek seviyededir. Bunların çoğunluğı gerçekçi değildir. Kişi zor şartları benimser ve uyum sağlamak için çabalar. Umut ve beklenti çok yüksektir.Enerjisi çoktur.
2 – Durağanlaşma Evresi: Bu evredeki çektiği zorlukları ve sıkıntıları aklına getirir. Yaptıklarını sorgulamaya başlar ve artan ölçüde rahatsızlık hissetmeye başlar. Giderek umutları ve enerjisi azalır.
3 – Engellenme Evresi: İnsanların yardım ve hizmeti için çalışan kişi, sistemi ve olumsuz çalışma koşullarını değiştirmenin zor olduğunu anlar. Yoğun bir engellenmişlik duygusu tabloya egemendir.
4 – Umursamamazlık Evresi: Bu evrede kişi işini sevdiğinden değil, mecburiyetten yapmaktadır. Umutsuzluk, inançsızlık, işten kopma davranışları ve sıkılma sıklıkla görülür.