1-5 Ağustos tarihleri arasında, bendenizin rehberliğinde, kalabalıkça bir grup müzikseverle birlikte bir Toskana turu gerçekleştirdik. Müziğin ana temasına yaptığımız bu turu organize eden kişinin, aynı zamanda seyahat acentası sahibi bir öğrencim olması da benim için gurur kaynağı oldu. Geçtiğimiz kış aylarındaki bir seminerim öncesinde bana bu tura eşlik edip edemeyeceğimi sorduğunda bu yüzden hiç düşünmeden “evet” yanıtını verdim. Zira hem kendisine katkım olacaktı, hem de herhalde Andrea Bocelli dinlemeye bir kez daha İtalya’ya gidecek halim olmadığına göre bu yolculuk benim için bulunmaz bir fırsattı.
Konser, Bocelli’nin doğduğu köy olan Lajatico’da gerçekleşiyordu. Lajatico, Toskana’nın bağrında, biraz bizim Toskana denince görmeye ve hayal etmeye alıştığımız engebeli tepelerden oluşan bölgede küçücük bir köy. Klasik Toskana manzarasını oluşturan tepeciklerde sorun yok ama Klasik Toskana’dan farklı olarak burada üzüm bağları ve zeytin ağaçları bulunmuyor. Oldukça kuzeyde bulunan bu bölgede tam tersine akşam çökünce, ışık ülkesi İtalya’nın tersine, her taraf karanlık oluyor, sıcak yaz günlerinde dahi geç saatlerde insanın içini ürperten bir serinlik kendini hissettiriyor.
İşte bu köyde doğmuş Andrea Bocelli 1958 yılında. Altı yaşında bu köyde piyano çalmaya başlamış. Ne hoş değil mi? O dönemin fakir İtalya’sının ücra bir köyünde, kuş uçar mı bilmem ama kervanın geçmeyeceğinin kesin olduğu bir mezrada bir çocuk piyano çalıyormuş. Demek ki sanat zenginlikle olmuyormuş. Oniki yaşındayken başına talihsiz bir kaza gelmiş ve futbol oynarken geçirdiği kaza sonrasında kör olmuş. Pes etmemiş Andrea, buna rağmen üniversiteyi bitirmiş, Pisa Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş. Ancak gözü her zaman müzikteymiş ve o yolda yürümeyi sürdürmüş.
Sanatçının ilk başarısı 1992 yılında seslendirdiği Miserere şarkısıyla geldi. Şarkının bestecisi de U2 grubunun ünlü ‘Bono’suydu. Miserere hit oldu. 2 yıl sonra Bocelli, San Remo’da yarıştı ve aynı yıl “Il Mare Calmo della Serra” adlı albümünü çıkardı. 1996’da ise Sarah Brigntman’la seslendirdiği ‘Con te partiro‘ da diğer ismiyle ‘Time to Say Good Bye‘ şarkısı olağanüstü bir sükse yaptı ve Bocelli’nin tüm dünyada tanınmasını sağladı.
Bocelli iki kez evlendi. İlk evliliğini 1992 yılında Enrica ile yaptı. 10 yıl süren evliliğin ardından boşanan çiftin iki oğlu oldu. İkinci evliliğini yaptığı Veronica Berti’den ise bir kız çocuğu dünyaya geldi.
Andrea Bocelli doğduğu köydeki konserlerini on yıldır her yıl tekrarlıyor. Nitekim bu yılki program onuncusuydu. Bocelli bu yıl iki konser verdi. Aslında ilkine ne kadar konser denilebilir bilinmez. Zira 2 Ağustos akşamı gerçekleştirilen ilk etkinlik konserden ziyade ‘Turandot’ operasıydı ve Bocelli de bu operanın başrol oyuncusuydu. Hatta bu durum, o akşamki etkinliği konser sanıp gelen pek çok seyircide hayal kırıklığı yaşattı. Çünkü karşılarında bilindik şarkılarıyla Andrea Bocelli konseri ümit eden seyirciler, onu bir opera sanatçısı olarak gördüler.
Bundan iki gün sonra, 4 Ağustos akşamı gerçekleşen etkinlik ise tam bir Bocelli konseriydi. Zaten adı da 10. Yıl Konseri’ydi. Cehennem sıcağında kavrulan Floransa’dan öğleden sonra 16:30 gibi yola çıkıp yaklaşık doksan kilometrelik uzaklıktaki Lajatico’ya doğru yola koyulduk. Saat 18:00 civarı da haritada adı bile olmayan Lajatico köyüne varmıştık. Hem yol boyu hem de köy meydanı adeta ana baba günüydü. Ne var ki onca kalabalığa rağmen ne gürültü ne patırtı ne de kaos. Aklıma ister istemez güzel Türkiye’m geldi.
Köy meydanında biraz oyalandıktan, binlerce kişinin ta uzaklardan gelerek meydanına doluştuğu ufacık köyde, artık o kadar insan yiyecek olarak ne varsa aldıktan sonra saat 20:15’te başlayacak konser için yavaş yavaş alana doğru yürümeye başladık. Köy evlerinin arasında gözüme bir mermer tabela ilişti. Duvara asılı tabelada, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda çarpışarak yaşamını yitiren köy erkeklerinin adı yazıyordu. Soyadları arasında iki de Bocelli vardı. Mutlaka Andrea’nın akrabaları. İçim bir hoş oldu. Sahi bizim de çeşitli savaşlarda onca şehidimiz varken onların isimleri niçin doğdukları köy veya kasabaların meydanlarında şöyle güzelce yazılmaz ki? Onlar hak etmiyorlar mı kasaba meydanında anılarına dikilmiş güzel anıtları? Acaba şehidine önem verir gözüken halkımız aslında gerçekte önem vermiyor mu?
Konser alanı hınca hınç. Bu arada konser yerinin ismi de hoş. Tam o konuma yakışır şekilde. Teatro del Silenzio diyorlar oraya. Yani ‘Sessizlik Tiyatrosu’. Neredeyse hiç yerleşim yerinin olmadığı bir kır manzarasına ne kadar yakışan bir isim bulmuşlar. Öyle tiyatro denildiğine bakmayın. Aslında çayır çimenin üzerine metal konstrüksiyon bir sahne ve aynı şekilde yapılmış tribünler. Belli ki ertesi gün yerinde yeller esecek o yapının. Hayvanlar otlatacak orada.
Saat 20:15 olarak planlanan konser ancak 21:30 gibi başlayabiliyor. Ünlü İtalyan dakikliği! Bu konsere Bocelli ayrıca pek çok sanatçı davet etmiş. Bunların arasında özel bir kişilik olan Renato Zero ve Siena’ya gidenlerin bildiği meşhur Nannini pastanesinin sahiplerinin çılgın kızı Gianna Nannini da yer alıyor. İngiliz soul kraliçesi Beverly Knight da Bocelli ile sahne alıyorlar. Tüm sanatçılar Bocelli ile sahneye çıkıyor ve onunla birlikte çeşitli parçalar seslendiriyorlar. Katılan sanatçılar arasında gecenin yıldızlarından biri de dünyaca ünlü, Bangladeş kökenli Monica Yunus. Kendisi, 2006 yılında ‘Fakirler Bankası’ projesiyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ünlü Bangladeşli ekonomi profesörü Muhammed Yunus’un kızı. Sesiyle herkesi büyülüyor.
Pop’tan Caza, Soul’dan Opera’ya yaklaşık üç saat boyunca tam bir şenlik oluyor. Bu arada Toskana kırsalı kapkaranlık, çok uzakta birkaç evin ışığı görülüyor yalnızca. Ama karanlıktan çok serin Toskana gecesi ürpertiyor bizi.
Operayı sıradan insanlara sevdiren adam Bocelli yeni günün ilk dakikalarında eşi ve kızıyla birlikte sahnede veda ediyor bizlere. Konser bitişini önceden kara kara düşünmüşüz. O kadar insan o küçücük köy yolundan nasıl dönüp de arabalarına ulaşacaklar diye. Hiçbir şey olmuyor yine. Ne panik ne kaos. Herkes tıpış tıpış, kaplumbağa hızıyla yürüyor, arabalarına kavuşuyor, arabalarının içinde bekliyor ve gecenin 2’sinde, daracık karanlık Toskana yollarında, korna çalmadan dur kalklarla yola koyuluyoruz. Memleketimi ve halkımı düşünüyorum yine ister istemez.
Ağzına sağlık operayı sokaktaki adama sevdiren büyük üstat.