Ana Sayfa Blog Sayfa 6

Siyah üzümün faydaları saymakla bitmiyor!

0

Diyet Köşesi

Şu sıralar tam mevsiminde bulunduğumuz siyah üzüm, kendi küçük ama marifeti büyük besinler arasındadır. Bol miktarda vitamin, mineral ve çeşitli bileşenler içermesi ile sağlığımıza oldukça faydalıdır.

Üzüm enerjisi yüksek bir meyvedir. Protein içeriği olan nadir meyvelerdendir ve bol miktarda besin lifine sahiptir. C, E, K ve B gurubu vitaminleri yanı sıra bol miktarda kalsiyum, potasyum, demir, sodyum, magnezyum, bakır, çinko içerir. Beyin sağlığını iyileştirir, sindirim problemlerine iyi gelir ve çeşitli kanserlerden korur.

Migren rahatsızlığı olan kişilere düzenli olarak tüketilmek üzere üzüm suyu önerilir.

Alzheimer hastalığı olan veya risk altında olan kişiler için, beyin sağlığını iyileştirdiğinden kara üzüm tüketimi önerilir.

Yüksek seviyede güçlü antioksidan içermesi ile kılcal damarları korur, tümör oluşumunu azaltır, serbest radikallerin vücuda zararlı etkilerinin önüne geçer.

Üzüm içerdiği sağlıklı bileşenler ile özellikle yaşlanmaya bağlı göz rahatsızlıklarından korur.

Zengin besin lifi sayesinde hazımsızlığı önler ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Kabızlık, basur sorunlarına iyi gelir. Mideyi rahatsız etmez.

Yapılan araştırmalara göre kara üzüm meyve veya üzüm suyu şeklinde düzenli olarak tüketildiğinde kanserden koruduğu görülmüştür. Özellikle meme kanseri ve kanserli tümörleri engellediği düşünülmektedir.

Kan sulandırıcı etkisinden dolayı kalp damar rahatsızlıklarına karşı korur. Kan yağlarını dengeler.

Kırmızı meyveler ailesinde yer alan siyah üzüm, antibakteriyel ve antiviral özelliği ile mikropları öldürür. Enfeksiyonlara karşı vücudu korur ve bağışıklık sistemini güçlü tutarak hastalıklara yakalanma riskini azaltır.

Siyah üzüm metabolizmayı hızlandırarak vücuttaki yağların erimesine yardımcı olur. Kilo verme döneminde tercih edilebilir.

Enerji verici bir meyve olduğundan halsizlik hisseden veya ağır işlerde çalışan kişilerin tüketmesi uygundur.

Demir içeriğinin zengin olması kansız kişilere kan yapar. Unutkanlığı giderir.

Alerji, kireçlenme ve iltihabi durumların oluşmasına engel olur.

Kozmetik sanayinde de kullanılan siyah üzüm, cilt için fazlaca önemli olan C vitamininden zengindir. Özellikle güneş ışınlarının zararlarına karşı cildi korur. Kızarıklığı azaltır, cildi onarır. Kırışıklıkları önler, cilde canlılık verir.

Vitamin mineral içeriğinin zengin olması ile saç sağlığını iyileştirir. Kafa derisini nemlendirir, kepeklenmeyi önler. Canlılık ve yumuşaklık verir, saç dökülmesini engeller.

Üzüm tüketileceği vakit çekirdeği ile birlikte yenmelidir. Böylece çekirdeğinin faydalı etkileri de vücuda alınmış olur. Her ne kadar faydaları çok olsa da porsiyon miktarına dikkat edilmelidir. 1 küçük salkım 1 porsiyon yerine geçer.

Her şey kararında güzeldir..

Yandex aramaları ile Fenerbahçe Roben’i nasıl getirecek?

0

Fenerbahçe Spor Kulübü ile Rus arama devi Yandex’in yaptığı anlaşma son dönemin en popüler konularından birisi oldu. Bu noktada özellikle Fenerbahçe taraftarından çok fazla soru aldığım için bu durumu kaleme almaya karar verdim.

En basit tabirle anlatmak gerekirse durum şu. Yandex ile yapılan anlaşmaya göre her Fenerbahçe taraftarı günde en az 10 kez arama yaparak Yandex’in kullanım oranlarını arttıracak ve Yandex’te buna istinaden belli bir miktar parayı kulübe verecek.

Bu sistem nasıl işleyecek?
Bu konuda en doğru bilginin Yandex tarafından verileceğine inandığım için konuyu Yandex’e sordum. Tam anlamıyla teknik bir cevap alamasam da gelen cevabı bu bağlamda sizlerle paylaşmak istiyorum. Fenerbahçe Roben’i nasıl getirecek diye sorduğumda Yandex’ten gelen cevap aynen şöyle oldu;

“Yandex ve Fenerbahçe Spor Kulübü arasındaki süregelen iş birliği kısa bir süre önce yeni bir boyuta taşındı. Yeni dönemde Fenerbahçe ile performans tabanlı bir modelde uzlaşıldı. Bu anlaşma ile Yandex, Fenerbahçe Futbol Kulübü’nün forma sponsoru olarak da göğüs reklamında yer alıyor. Fenerbahçe taraftarları performans tabanlı anlaşma ile takımlarına özel hazırlanan www.fbyandex.com.tr arama sayfasından ya da FB-Yandex.Browser üzerinden yaptıkları arama başına takımlarına gelir kazandırıyorlar (Fakat bu gelirin ne kadar olduğu belirtilmiyor). Bugün gelinen noktada 1 milyon 700 binden fazla taraftara ulaşıldı.

Fenerbahçe taraftarları için özel olarak tasarlanan www.fbyandex.com.tr arama sayfası ve FB-Yandex.Browser internet tarayıcısı, taraftarların masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarından Fenerbahçe ile ilgili güncel bilgilere en kısa yoldan ulaşmasını sağlıyor. Fenerbahçe’nin fisktüründeki bir sonraki maçın detayları, önceki maçların sonuçları, maç özetleri ve gol videoları gibi içerikler, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu görseliyle süslenmiş arkaplan üzerinden taraftarlara sunuluyor. Taraftarların heyecanla bekledikleri mobil site ve mobil FB-Yandex arama uygulaması ise kısa bir süre önce Android ve iOS platformlarından kullanıma sunuldu.”

Peki ama Roben nasıl gelecek?
Bu noktada ortada resmi bir rakam söz konusu değil ve arama başına para verilmesi de sanırım söz konusu olmayacak. Bahsi geçen 1 milyon 700 bin taraftar günde 10 kez arama yaparsa şu kadar dolar; 5 kere yaparsa şu kadar dolar vereceğiz diye bir durum söz konusu değil. Zira böyle bir anlaşma olsaydı Borsa’da işlem yapan firmalar bunu rahatlıkla açıklayabilirlerdi diye düşünüyorum. Bu anlaşmanın gizlilik ilkesi ile korunmasını anlayabiliyorum ama durumun tam olarak taraftara açıklanması gerekmiyor mu?

Türkiye’de ortalama her gün 7 – 8 arama yapılıyor. Fenerbahçe’de bu noktada 10 adet rakam vererek ortalamanın üstüne taraftarını çıkartmak istiyor. 1 milyon taraftar günde 10 arama yapsa yıl sonunda 10 milyon dolar gelir elde edilebilir mi bunu tam olarak açıklamak gerekiyor ama bu bilgiye maalesef ulaşamadık…

Yaptığım araştırmanın sonuç vermemesi aramaların etkisiz olduğunu ya da Fenerbahçe Spor Kulübünün bu aramalar sonrasında para almayacağı anlamına kesinlikle gelmiyor; sonuçta ortada bir reklam anlaşması ve sözleşme var. Fenerbahçe taraftarıysanız aramalarınızı www.fbyandex.com.tr arama sayfası ve FB-Yandex.Browser ile yapmanızı öneriyoruz. Belki gerçekten Roben gelir ne dersiniz?

Bu durumla ilgili yorumlarınızı lütfen aşağıya yazın. Fenerbahçe taraftarı olarak arama yapıyor musunuz? Yaptığınız bu aramaların işe yaradığını düşünüyor musunuz?

E.T’nin Senaristi Yaşama Veda Etti

0

Steven Spielberg’ün sinema tarihine geçen başyapıtı E.T – The Extra Terrestrial’ın senaristiMelissa Mathison hayatını kaybetti.

65 yaşında hayatını kaybeden Mathison, bir süredir nöroendokrin kanser ile mücadele ediyordu. Indiana Jones serisinin yıldızı Harrison Ford ile 1983’ten 2004’e kadar evli kalan Mathison’ın 2 çocuğu bulunuyordu.

Efektleriyle sinema tarihinde bir çığır açan E.T’nin “E.T. Phone. Home” gibi birçok unutulmaz repliğine imza atan Mathison, ayrıca The Black Stallion (1979) ve Kundun (1997) gibi filmlerin de senaryosunu da yazmıştı. E.T senaryosuyla En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar adaylığı da kazanmıştı.

Bisikletle Berlin’i keşfetmek

0

Bisikletle Berlin'i keşfetmek

Berlin’e çeşitli sebeplerle üç kez yolum düştü. İlkinde ünlü Berlin Filarmoni Orkestrası’nı izlemek için, ikincisinde Küçük İstanbul diye anılan Türk mahallesi Kreuzberg’teki Türk müzisyenleri haber yapmak için, üçüncüsünde ise Vestel’in katıldığı teknoloji fuarı için… Bu üç gezi de üç ayrı Berlin hikayesi olarak hayatıma girdi ama ben en çok üçüncüyü sevdim. Niye mi? Yazacağım… Berlin her ziyaretçisine, o anki ruh haline, duygu durumuna ve talebine göre seçenek sunan bir şehir. Bu şehrin bir burcu olsa sanırım İkizler olurdu… Çok kişilikli, inişli çıkışlı, renkli… Çok eğlenmek istiyorsanız; Berlin Avrupa’nın gece hayatı en renkli şehri olduğu için size sabaha kadar binbir alternatif sunar. Daha marjinal ve bohem takılmak istiyorsanız; Kreuzberg sokakları bunun için hazırda sizi bekler… “Tam anlamıyla bir turistim” diyorsanız; 2. Dünya Savaşı’nın tüm izlerini taşıyan sokakları, meşhur Dom Katedrali, Müzeler Adası, Zafer Takı, Berlin Duvarı, Yahudi Müzesi, Hayvanat Bahçesi ve kafeleriyle dört dörtlük bir turizm şehrine bürünür… Sanat tutkunuysanız; galeriler, senfoni orkestrası, festivaller bu şehirde anlam kazanır… “Tüm bunlardan biraz ama daha çok sonbahar huzuru arıyorum” diyorsanız yani tam da benim gibi düşünüyorsanız, işte o zaman şehrin yeşilliği, parkları, bisiklet yolları size aradığınız huzuru vermeye hazırdır… İnsanın günlük yaşamından uzaklaşması, rutinden kopması kolay değil. Bunu yapabildiğimiz zamanlar seyahatler. Ama seyahatleri bir telaş ve koşturma içinde yaptığınızda, görev bilinciyle hareket ettiğinizde dinlenmek yerine daha çok yorulmanız mümkün. O yüzden bir şehrin tadını çıkarmak için kendinizi akışa bırakmalısınız. Biraz oralı gibi rol yapmalısınız. İşte o zaman şehir sizi kabul eder ve tüm güzelliklerini sunmaya başlar. Berlin’de sabahları sokaklarda bir telaş olur. Özellikle Tiergarten’de yani, şehrin ortasında kurulmuş devasa parkta bisikletleriyle işe, okula yetişmeye çalışanlar bir o yana, bir bu yana pedallarını çevirirler. Bu yüzden sabahları şehre yukarıdan bakan bir göz olsa, aşağıda karıncalar gibi sıra halinde hareket eden bisikletlileri görebilir. Kahvaltı bile etmeden erken kalkıp, bir bisiklet kiralayıp, Tiergarten’e atın kendinizi. Şehrin göbeğindeki bu parkı gezerken, küçük molalar vererek, Bellevue Sarayı, Çan Kulesi, Zafer Sütunu, Bismarck Anıtı ve Prusyalı generallerin heykellerinin önünde fotoğraf çektirebilirsiniz…

Napolyon’un Paris’e götürdüğü ihtişamlı Quadriga

Kahvaltı bitip, enerji depoladıktan sonra pedala kuvvet yola devam… Artık bisiklet kullanmaya ufak ufak alıştığımıza göre, şehirde turlamanın vakti geldi. Tiergaten şehirdeki turistik simgelerin tam ortasında yer aldığı için, bisikletle parktan çıktığınız andan itibaren hepsi tek tek karşısınıza çıkıyor. Parktan çıktıktan sonra Brandenburg Kapısı tüm ihtişamıyla sizi karşılar. Yapımına 1788 yılında başlanan ve üç yılda tamamlanan şehrin ana sembollerinden biridir. Hemen kuzeyinde Reichstag bulunur. Soğuk savaş boyunca, Reichstag Batı Berlin’de, Brandenburger Kapısı Doğu Berlin’de yer almış. Kapının en üstünde 1793 yılında Alman heykeltıraş Johann Gottfried Schadow tarafından yapılan Quadriga var. 1806’dan sonra, Napolyon, Jena- Auerstedt Muharebesi’nde Prusya’yı yenince Quadriga’yı yerinden söktürür ve ve Paris’e götürür… 1814 yılında Prusyalı General Ernst von Pfuel Napolyon’u yenip Paris’i ele geçirince Quadriga’yı Berlin’e getirir. Brandenburg Kapısı önünde fotoğraf çektirmek adetten. Çekinmeyin çektirin!

Tiergarten’da pedal çevirip, göletin kenarında soluklanın!

Karnınız açıkmaya başladıysa istikamet, parkın içinde yer alan Cafe am Neuen See… Bisikletinizi kilitlemeyi unutmayın! Cafe am Neuen See, gördüğünüzde büyüleneceğiniz kadar güzel bir yer. Parkın içinde yer alan göletin yanına konumlanmış halde… Beyaz tahta masaları ve sandalyeleriyle, sabah akşam şamdanlarda yaktıkları uzun mumlarıyla bir masal diyarı gibi… Özellikle bu mevsim, sararan yapraklar göletin üzerinde salınırken, kendinizi bir anda başka bir ruh halinde bulabilirsiniz. Tatlılar, krepler, pie’lar ve kahvaltı seçenekleri arasında en uygununu seçip, uzaklara bakarak hayal kurmak için ideal…Berlin’desiniz, şehrin göbeğindesiniz ama huzur kanınızda gezinmeye başladı bile…

Çarpıcı soykırım anıtı

Kapının ilerisindeki Soykırım Anıtı, ilginç bir sanat eseri. Her bakanın farklı hissettiği ve anlamlandırdığı bu anıt, ilk bakışta soykırımda ölenlerin mezarlarını temsil ediyor… Ama sanatçının anıtı yaparken yorumunun farklı olduğu söyleniyor; ABD kökenli bir mimar olan Peter Eisenman tarafından tasarlanmış olan anıt mezar, 19 bin metrekarelik bir alana yayılmış 2 bin 711 adet beton bloklardan oluşuyor. Her biri değişen yüksekliğe sahip bu taş kütlelerin üzerinde Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerden oluşan Talmud’un birer sayfası yer alıyor. Anıt mezarın tasarımcısı Peter Eisenman’a göre bu tasarımın amacı oldukça rahatsız edici ve kafa karıştırıcı bir ortam yaratmak… Böylelikle bu tasarımlar sözde düzenli olan bir sistemin insanlıkla bağının kopmasını simgeliyor. Anıt, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 60. yılı olan 10 Mayıs 2005’te açıldı.

Kreuzberg’i mutlaka görün ama gece gidin!

Kreuzberg, genelde Türklerin yaşadığı Berlin şehrinin merkezinde bir semt. Türkler arasında ‘Küçük İstanbul’ diye anılır. Semtte Türk nüfusu oldukça fazla. Kreuzberg gençliğinin üzerinde Afro-Amerikan, hip hop kültürünün etkisi son derece hakim. Birçok Türk restoranın yanı sıra, farklı ülkelerden göçenlerin kendi yemek kültürlerini de taşıdığı Kreuzberg’de, alternatif gece yaşamı da etkili. Berlin’in tarihi bölgelerinden biri de olan Kreuzberg’de, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan tarihi eserlerin toplandığı müzeler de yer alıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde

Berlin’de yapılacaklar bitmez. Bu güzel şehri içinize sine sine gezmek istiyorsanız, en az üç gün ayırmalısınız… Mesela Check Point Charlie, şehrin turistik ama simge yerlerinden biri.. Berlin’de İkinci Dünya Savaşı’nın izlerinin şu anda bile temsili olarak yaşatıldığı yegane yer. İkinci Dünya Savaşından sonra Berlin; Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin yönetimine girmiş ve her ülke kendisine ait bölgeyi kısa süre de olsa ilan etmiş. Burası aslında C bölgesi olarak geçiyor. Rusya ile Amerikan bölgesini birbirinden ayırıyor. Daha sonra da Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birbirinden ayrıldığı yer oluyor. Şu anda hala temsilen bir asker burada duruyor ve turistlerle birlikte fotoğraf çektiriyor. Bu sokakta Yahudi Müzesi de yer alıyor. Girip savaş sırasında yaşananları görmekte ve tarihten ders çıkarmakta fayda var. Postdam Meydanı ve Alexanderplatz Meydanı herkesin buluşma noktası. Küçük alışveriş molaları için ideal….

Sonbaharda Berlin bir başka güzel

Brandenburg Tor’u arkanıza alıp parkın içine yürürseniz bir kilometre kadar uzaklıkta Zafer Sütunu’na varırsınız… Danimarka – Prusya savaşında, Prusya’nın zaferi adına 1864’ten sonra yapılmış 70 metre yüksekliğinde imiş. Tepesinde terası var biz çıkmadık, tercih size kalmış. Brandenburg kapısının diğer tarafı ise Unter den linden, Nazi zamanında Hitler’in düzenlediği büyük geçit törenlerinin yapıldığı cadde. Buradan bisikletinizle Berlin Katedrali’ne ve müzeler adasına kadar gidebilirsiniz. Bu sırada yolunuzun üstünde Humboldt Üniversitesi var. Bu üniversiteden mezun 29 kişinin Nobel ödülüne layık görüldüğünü belirtmekte fayda var.

Bergama Müzesi’ni görmeden olmaz!

Müzeler Adası’na varmadan önce Berlin Katedraline girmenizi kesinlikle öneriyorum. Hatta üşenmeden katedralin en üstüne kadar çıkın… Şehir buradan harika görünüyor. Katedral 1700’lerin ortasında Johann Boumann tarafından Barok tarzında tasarlanmış. 1894 yılında Alman İmparatoru II. Willhelm kilisenin yıkılarak yeniden yapılmasını emretmiş. Mimar Julius Raschdorff tarafından yeniden Neobarok tarzında tasarlanan katedral 1905 yılında bitmiş… II. Dünya Savaşı sırasında ağır hasar gören katedral, 1975-1981 yılları arasında bu kez mimar Günter Stahn tarafından tasarlanarak yeniden yapılmış. Ve Müzeler Adası… Beş müzeden oluşan bir ada… Ama vaktiniz kısıtlıysa, önceliği Bergama Müzesi’ne vermenizi öneririm. Ama burada biraz içiniz burulacak benden uyarması… Bergama Zeus Sunağı, Milet’in Market Kapısı, İştar Kapısı ve Mshatta Alınlığı gibi yapılar ve bu yapılara ait eserler, gerçek yerlerinden ayrıntılı bir şekilde toplanarak bu müzede yeniden birleştirilmiş. Özellikle Bergama ve Milet’ten alınan eserlerle oluşturulan koleksiyonun Almanya’ya yasal olarak getirilip getirilmediği konusunda tartışmalar var. Müzeler Adası’nda Bergama Müzesi dışında, Eski Müze, Yeni Müze, Bode Müzesi ve Eski Ulusal Galeri de yer alıyor…

Hemşirelere doktor olmanın yolu açılıyor

0

12231

Avrupa ve Amerika’da uygulanan hemşirelerin reçete yazma ve muayene edebilme hakları Türkiye’de de uygulanmaya başlanıyor. Yasayla AB ülkelerindeki modele uygun olarak sağlık meslek lisesi ve fakülteleri mezunlarına doktor olabilme hakları veriliyor.

PRATİSYEN HEKİM VE AİLE HEKİMİ OLABİLECEKLER

Doktor eksikliğini de göz önünde bulunduran hükümet, lisans mezunu hemşirelerin 1 yıl, yüksek okul mezunu hemşirelerin 2 yıl, lise mezunu hemşire ve sağlık memurlarınının 3 yıl eğitimden sonra sadece pratisyen hekim ve aile hekimi olmasının yolunu açtı. Mediturk’un haberine göre; Yasa Nisan ayında TBMM’ye gelerek yasalaşacak. Yasayla hemşire statüsünde çalışan sağlık personeli, gireceği sınav neticesinde “Doktorluk Fakültesi” adı verilecek fakültelere girmeye çalışacak. Mezun olanlar sadece pratisyen hekim olabilecek ve sadece acil servislerde çalışabilecek.

70’lerin Modası Geri Döndü

0

Bugün hiçbir şeyin modası geçmiş değil” cümlesiyle 70 ‘lerin modası geri döndü desek doğrudur.

70'lerin Modası Geri Döndü
 

Modanın sıkı takipçilerinin çoktan malumu olduğu gibi 2015 ilkbahar-yaz sezonunda 70’ler modasına geri dönmüş gibiyiz. 70’lerin tarzında olan markalar; Emilio Pucci, Gucci,Michael Kors, Alberta Ferretti, Chloe, Karen Walker, Fendi, Paul&Joe gibi bir çok ünlü tasarımcının koleksiyonlarının ruhunu oluşturdu.

Peki siz nasıl görünmek isterseniz?

Uzun boy ve maskülen tarzın ifadesi yüksek belli bol paça pantolonlar, elegantlıkla rahatlığı bir arada sunan pilili uzun etekler, tamamı süet ya da süet detaylı elbise ve yelekler, hem sokak hem sayfiye şıklığı gömlek elbiseler, nostaljik desenli pantolon takımlar, kovboy rahatlığında saçaklı çanta ve eteklerle; bu yıl şehir ve caddeler 70’lerin kadınını ağırlayacak. Yalnızca kıyafet degil aksusarlarda renk renk desen desen terliklerde, ayakkabılarda birçok aksesuarda 70lerin modasını tasıyabilirsiniz. Belki de annenizin yıllar önce giydiği kıyafeti bile giyebilirsiniz 🙂

Yemenli Kıza Halk Otobüsünde Tecavüze Jet Mütalaa: 39 Yıl Hapis

0

Otobüs Acıbadem’den geçiyor mu” diye soran Yemenli kız öğrenciye tecavüz eden şoföre savcı acımadı. İlk duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, 39 yıl hapis istedi.

Yemenli Kıza Halk Otobüsünde Tecavüze Jet Mütalaa: 39 Yıl Hapis
 

İstanbul’daki özel bir üniversitenin endüstri mühendisliği bölümü öğrencisi Yemenli 21 yaşındaki S.G.’ye, yurda gitmek için bindiği halk otobüsünde bıçak tehdidiyle tecavüz ettiği öne sürülen sürücünün yargılanmasına başlandı.

“ŞOFÖR KENDİ İSTEĞİYLE BİRLİKTE OLDUK”

Tutuklu halk otobüsü şoförü A.K., Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen ilk duruşmada tecavüz iddiasını reddetti. 2 yaşında bir kızı olduğunu belirten A.K., S.G.’yle olaydan 2 ay önce tanıştıklarını ve zaman zaman birlikte olduklarını öne sürdü. Sanık A.K., olay gününü ise şöyle anlattı:

“Öğlen geldi, para istedi. 100 lira verdim. Akşam otobüse bindi. Sonra kendi isteğiyle birlikte olduk. Bu sefer 500 lira istedi. Vermeyince gidip şikâyetçi olmuş.”

“BIÇAKLA TEHDİT EDİP İKİ KEZ TECAVÜZ ETTİ”

Tercüman aracılığıyla ifade veren S.G. ise sanıkla ilk kez o gün karşılaştığını ifade ederek şunları söyledi:

“Acıbadem’den geçip geçmediğini sordum. ‘Geçer’ deyince bindim. Sonra ıssız bir yere çekti, ‘Araç arıza yaptı’ dedi. Korktum. Derken ışıkları ve kapıları kapattı, bıçakla yanıma geldi. Dediklerini yapmazsam beni öldüreceğini söyledi. Alt tarafımı soydu. 2 kez tecavüz etti. İnmeme müsaade etmedi. Sonra beni bıraktı.”

ACIBADEM’DEN GEÇMİYORMUŞ

Mahkeme Başkanı Yaşar Barutçu’nun otobüsünÜsküdar’dan nereye gideceğini sorması üzerine, hattın Üsküdar- Emniyet Mahallesi arasında olduğu bildirildi.

SAVCI 39 YIL İSTEDİ

Otobüsün güvenlik kamerasının bozuk olması ve tanık bulunmaması üzerine mütalaasını açıklayan savcı, sanığın ‘cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 16.5 yıldan 39 yıla kadar hapse çarptırılmasını istedi. Sanığın İstanbul Barosu’nun atadığı avukatının savunma yapmak için süre istediği duruşma, karar için ertelendi

Kenan İmirzalıoğlu ve Arkadaşları Işıkları Söndürüp Bir Saat Bekledi

0

Kenan İmirzalıoğlu, Sinem Kobal, Uğur Yücel ve Olgun Şimşek, Asmalımescit’teki bir restoranda buluştu. Ekip, gece sonunda görüntü vermemek için büyük çaba harcadı.

Kenan İmirzalıoğlu ve Arkadaşları Işıkları Söndürüp Bir Saat Bekledi

Uğur Yücel, Yavuz Turgul, Kenan İmirzalıoğlu, Sinem Kobal, Can Yücel ve Olgun Şimşekönceki akşam Asmalımescit’te Mari Restoran’da buluştu. Görüntü vermemek için ışıkları söndürüp, kapıları kapattıran grup yaklaşık 1 saat karanlıkta oturup, muhabirlerin gitmesini bekledi.

MEKANDAN İLK SİNEM ÇIKTI

Mekandan ilk olarak Kenan İmirzalıoğlu ile sevgilisi Sinem Kobal çıktı. Şoförlü aracını mekan kapısının önüne sıfır yanaştıran İmirzalıoğlu arabaya binerken zor anlar yaşadı.

SOKAK ÇOĞUĞU EZİLME TEHLİKESİ GEÇİRDİ

Elbisesi cipin kapısına sıkışan bir sokak çocuğu büyük tehlike atlattı. Durumu son anda fark eden İmirzalıoğlu aracın kapısını açarak çocuğu ezilmekten kurtardı.

DUVARLA KAPI ARASINA SIKIŞTI

Görüntü vermemek için arabasını mekan kapısına adeta yapıştıran İmirzalıoğlu duvarla kapı arasına sıkıştı.

Karşınızdakinin Yalan Söylediğini Nasıl Anlarsınız?

0
Bir ilişkinin temelini oluşturan güven, büyüklü küçüklü her türlü yalanla yerle bir olur. Size söylenen yalanları anlayabilmek için belli hareketlere dikkat etmeniz yeterli.
Karşınızdakinin Yalan Söylediğini Nasıl Anlarsınız?

Aramızda sevgilisinin onlarca yalanına kanmış birçok kişi var. Sadece romantik ilişkimizde değil, sosyal ve iş ilişkilerimizde de yalanlarla karşı karşıya kalıyoruz ve birçoğunun farkına bile varmıyoruz.

Massachusetts Üniversitesi’nden Psikolog Robert Feldman 10 yıl boyunca yaptığı araştırmada 10 dakikalık sohbet süresince kişilerin yalan söylediğini kanıtlayan hareketlerin neredeyse ortak olduğunu keşfetti.

Yalan söyleyen kişilerin ortak hareketleri:

  • Konuşurken ağızlarını kapatırlar.
  • Çok fazla detay verir, kendilerini tekrar ederler.
  • Sohbetten ya da ortamdan kaçmanın yolunu hazırlarlar.
  • Söyledikleri ve vücut dilleri birbirine uymaz.
  • Nefes alışları değişir.
  • Göz hareketleri her zamankinden farklılaşır.
  • Sebepsizce agresifleşirler.
  • Huzursuz oldukları her hallerinden belli olur.

– See more at: http://www.mutlumikrop.com/icerik-detay/2583/karsinizdakinin-yalan-soyledigini-nasil-anlarsiniz#sthash.48ihyEko.dpuf

Defne Yaprağının Özellikleri

0

Kozmetik amaçlı çok faydalı olan defne yaprağı, elde edilen yağ ile antiseptik özelliğe sahip.

Haber: Defne Yaprağının Özellikleri

Defne yaprakları ile hazırlanan banyo bayanların adet öncesi gerginlik ve ağrılarına iyi gelirken, romatizma ağrılarını dindirmek içinde çok etkili.

Defne yağı defne ağacının zeytine benzeyen meyvesinden çıkarılır ve bundan yapılan garlı sabun saç ve cilt sağlığı için kullanılır.

Defne yağı, yağ asitleri ve esansiyel yağlardan meydana gelir ve çok güçlü antioksidan ve antiseptik etkinlikteddir.

Romatizmal rahatsızlıklarda masaj yağı içerisinde lokal olarak kullanılır. Sedef ve egzemada kullanılan bitkisel kremlerin içinde de bulunur. Defne yağının spazm çözücü yangı ve ağrı giderici etkisi bulunur. Defne yağı Hatayda sabun yapımında kulanılır.

Defne sabunu saç diplerindeki gözenekleri açar ve saç dibi tahrişlerini onarırıcı etki gösterir.

Defne yağlı sabun cilt güzelliği için kullanılır. Defne sabunu derideki gözenekleri açıp rahatlatır. Kuru cildi nemlendirir.

Hamilelerin kullanması sakıncalıdır. Defne yağı alerjiye neden olabilir.

Kullanılan defne türü Laurus nobilis olarak bilinen Akdeniz defnesidir.

Zehirli defne türleri olduğu için hangi türünün kullanıldığından emin olmak gerekir.

Yaban defnesi, Arabistan defnesi gibi türleri zehirlidir.